1) Aşağıdaki dizelerden hangisinin yüklemi isim soylu bir sözcüktür?
A) Ben köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım
B) Bütün köy çocuklarını getirin buraya
C) Yalnızlıktan açarlar kimse bilmez onları
D) Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer
E) Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni
Cevap
Seçeneklerin yüklemlerini inceleyelim. A'nın yüklemleri “köy
öğretmeniyim, bir bahçıvanım” sözleridir. Bunları incelediğimizde “köy
öğretmeni” ve “bahçıvan” sözlerinin isim olduğunu ve -ma, -me eki ile olumsuz
yapılamadığını görüyoruz. B'deki “getirin” yüklemi “getirmeyin”, C'deki “açarlar”
fiilinin “açmazlar” biçiminde olumsuz yapıldığını görüyoruz. C'deki “bilmez”
yüklemi zaten olumsuz bir fiildir. D'deki “benzer” yüklemi “benzemez”, E'deki “ödün”
yüklemi “örtmeyin” biçiminde olumsuz yapılabildiğine göre fiildir.
Cevap A
2)“Artık” sözcüğü aşağıdaki cümlelerin hangisinde ad olarak
kullanılmıştır?
A) Yemek hazır, artık sofraya oturabiliriz.
B) O bardaktaki artık suyu dökebilirsin.
C) Yemek artıklarını değerlendirmemiz gerekir.
D) Havalar ısındı, artık kar yağmaz.
E) Sus artık, biraz da beni dinle.
Cevap
'Artık” sözü A'da “şimdi” anlamında yani zarf olarak; B'de “su”
sözcüğünün sıfatı olarak; D'de “bundan sonra” anlamında zarf olarak;
E'de yine “zaman” anlamı vererek zarf görevinde kullanılmıştır. C'de “yemek
artıkları” sözünde artık “geriye kalan parçaları” ifade eden bir ad olarak
kullanılmıştır.
Cevap C
3)Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, "-den, -dan (-ten, -tan)" eki
alan sözcük niteleme sıfatı olarak kullanılmıştır?
A) Sıcaktan çok bunalıyoruz.
B) Bunu ben de sonradan öğrendim.
C) Onu yakından tanırım.
D) Ankara'da uzaktan akrabalarım var.
E) Olanları çoktan unuttum.
Cevap
Niteleme sıfatı isme “nasıl” sorusunun sorulmasıyla
bulunur. Buna göre D'deki cümlede bulunan “akrabalarım” ismine “nasıl”
sorusunu sorarsak cevap olarak “uzaktan” sözü gelir. Öyleyse bu söz
niteleme sıfatıdır. Diğer seçeneklerde bulunan “-den” eki almış sözcük- lere
baktığımızda A'dakinin isim, B, C ve E'dekinin zarf görevlerinde olduğunu
görüyoruz.
Cevap D
4) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir sözcük hem belirtme hem
de niteleme sıfatı almıştır?
A) İçeriye orta yaşlı bir kişi girdi.
B) İnsana tepeden bakan, itici biriydi.
C) Gözü eski, cumbalı evleri arıyordu.
D) O yıllarda çift düğmeli, dar yakalı ceketler modaydı.
E) Her gün aynı yorgun, asık yüzleri görmekten bıkıp
usanmıştı.
Cevap
Niteleme sıfatı varlığın yapısal özelliklerini, belirtme
sıfatı ise diğer varlıklarla ilişkileri sonucunda aldığı özellikleri gösterir.
Buna göre A'ya baktığımızda “kişi” isminin sıfatlarında bu iki durumu
görüyoruz. “Yaşlı” niteleme sıfatı “bir” belgisiz sıfat yani belirtme
sıfatıdır. B ve C'de sadece niteleme sıfatı var. D'de “o” işaret sıfatı, “çift”
sayı sıfatı, “dar” niteleme sıfatıdır ancak bunlar farklı isimlerin
sıfatlarıdır. E'de “her” belgisiz sıfat “asık” niteleme sıfatıdır. Bunlar da
farklı isimlerin sıfatlarıdır.
Cevap A
5) Kimi zamirler, özneyi pekiştirerek belirtirler. Bunlar tek
başlarına asıl şahıs zamirlerinin yerini tutabildikleri gibi, onlarla birlikte
de kullanılabilirler.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bu açıklamaya uygun bir
zamir vardır?
A) Doğrusu, onun sözüne pek kulak asmadım.
B) Bence, alınan sonuç pek de olumlu değildi.
C) Bu elbiseyi ben kendim diktim.
D) İşittiklerimiz bunları doğrular nitelikteydi.
E) Ahmet o yaz, tatilini bizde geçirecekti.
Cevap
Diğer zamirlerle beraber kullanılabilen ve pekiştirme anlamı
verebilen zamir dönüşlülük zamiridir. Bu zamir ise “kendi” sözcüğüdür. Bunun
sadece C'de kullanıldığını görüyoruz. “Diktim” yüklem “ben” özne “kendim” ise
özneyi pekiştiren bir dönüşlülük zamiridir.
Cevap C
6)Çocukken, seslerin hep O minicik kutunun içine doluştuğunu
sanırdım. Düğmesi çevrilince O, evimizi hoş nağmelerle doldururdu.
Yukarıdaki cümlelerde numaralanmış sözcüklerin türleri,
aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla doğru olarak verilmiştir?
A) İşaret sıfatı / Niteleme
sıfatı / İşaret zamiri
B) İşaret sıfatı / Belgisiz
sıfat / Kişi zamiri
C) İşaret zamiri / Niteleme
sıfatı / Kişi zamiri
D) Kişi zamiri / Belgisiz
sıfat / İşaret zamiri
E) İşaret sıfatı / Sayı
sıfatı / Kişi
zamiri
Cevap
Numaralanmış sözcüklere baktığımızda, “o” işaret sıfatı, “minicik”
niteleme sıfatı, “o” işaret zamiridir.
Zamir, ismin yerine geçen sözcüktür. Yerine bir isim
getirilebilir. Cümlelerde soru anlamını sağlayan sözcüklerin yerine başka
sözcükler getirirsek hangisinin zamir olduğu ortaya çıkar. A'da “ne zaman” sözü
eylemin zamanını sorduğundan zarftır; C’de “mi” soru edatı soru anlamını
sağlamış; D'de “kaçıncı” sorusu “kat” isminin yerini sorduğundan soru
sıfatıdır. E'de yine “mi” soru edatı zaman sormuş. B’de ise “kim” sözü “tabağı
koyan kişi”nin yerine geçtiğinden, o kişinin ismini karşılayan zamir olmuş.
Cevap B
8) Çekim eki almış her sıfat adlaşmıştır.
Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki altı çizili sözcük bu
kurala örnek gösterilebilir?
A) En büyük zevki rahatça koltuğuna oturup televizyon
izlemekti.
B) Evleri caddeye çok yakın, daracık bir sokağın
başındaydı.
C) Aralarında nedeni bilinmeyen bir soğukluk vardı.
D) Birden başlayan sıcaklar herkesi bunalttı.
E) Kumaşlardan kırmızılı olanı daha çok beğendim.
Cevap
“rahatça” sözcüğü “unutmak” fiilinin zarfıdır. “daracık”
sözcüğü ise “sokak” isminin sıfatıdır adlaşmamıştır.
“Soğukluk” sözü ise isim görevindedir, sıfat olabilecek “kırmızı”
sözü “-lı” yapım eki almıştır. D'deki “sıcaklar” sözünde ise “sıcak” gibi sıfat
olabilecek bir sözcüğe “-lar” çekim
(çoğul) eki getirilmiş ve böylece “sıcak” sözü adlaşmıştır.
Cevap D
9) Aşağıdakilerin hangisinde cümlenin anlamını "durum”
bakımından tamamlayan bir sözcük vardır?
A) Anlatılanları sessizce dinliyorduk.
B) Öğleyin bize geleceğini söylüyor.
C) Kimlik kartını cüzdanına yerleştirdi,
D) Bu yıl Ege kıyılarını gezmek istiyoruz.
E) Aşırı sıcaklardan çamların çoğu kurudu.
Cevap
Cümlenin anlamını durum bakımından tamamlama, yükleme
sorulan "nasıl” sorusuna cevap verme demektir. "Nasıl dinliyorduk?”
diye sorarsak "sessizce” cevabı gelir. Öyleyse cümle durum bakımından
tamamlanmıştır. Yani cümlede "durum zarfı” kullanılmıştır. Diğer
cümlelerde böyle bir durum yoktur.
Cevap A
10)Onun böyle sözler söyleyeceğini ummazdım.
Hangi cümlede “böyle” kelimesi bu cümledeki ile aynı
görevde ve anlamda kullanılmıştır?
A) Böyle arkadaşlıklar hiç hoşuma gitmiyor.
B) Böyle söyleme, gücenirim.
C) Böyle güzel bir maç hiç seyretmemiştim.
D) Olay böyle duyulmuş anlaşılan.
E) Demek ki o da böyle düşünüyormuş.
Cevap
Örnek cümledeki "böyle” sözü "sözler” isminin
sıfatıdır. Aynı sözcük A'da "arkadaşlıklar” isminin sıfatı olarak
kullanılmıştır. Diğerlerine baktığımızda, B'de "söyleme” fiilinin, D'de
"duyulmuş” fiilinin E'de "düşünüyormuş” fiilinin zarfı olan
"böyle” sözü Cde "güzel” sözünün derecesini bildirmektedir.
"Maç” isminin sıfatı olan "güzel” sözüne "ne kadar güzel” diye
sorduğumuzda "böyle” cevabı gelir ve bu sözcük azlık - çokluk (miktar)
zarfı olur.
Cevap A
11)Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerden hangisi
türü bakımından ötekilerden farklıdır?
A) Sen de şöyle bir ayakkabı alabilirdin.
B) Sözünü ettiğim yazı öteki dergideydi.
C) Onu değil, şuradaki kalemi istiyorum.
D) Öyle sorular yöneltti ki yanıt bulamadım.
E) Böyle konuşursan anlaşamayız.
Cevap
Altı çizili sözcüklere bakarsak, A'daki, "ayakkabı”
isminin; B'deki, "dergi” isminin; C'deki, "kalem” isminin; D'deki,
"soru” isminin sıfatıdır. E'deki ise "konuşursan” fiilinin zarfıdır;
dolayısıyla diğerlerinden farklıdır.
Cevap E
12) Aşağıdaki dizelerin hangisinde "böyle” kelimesi ötekilerden
farklı bir görevde kullanılmıştır?
A) Böyle ferman etti Cahit!
B) Bu rüzgâr her vakit böyle esmeyecek!
C) Bu meclis böyle kalmaz, mestler mahzun olur bir gün.
D) Yıldırımsız ve baltasız
Bir orman böyle
devrildi.
E) Eve tuz ve ekmek götürmeyi
Böyle havalarda
unuttum.
Cevap
"Böyle” sözü, Ada ferman etmek, B' de esmemek, C'de
kalmamak, D'de devrilmek fiilinin zarfı durumundadır, E'de ise "hava”
isminin sıfatı olmuş. Dolayısıyla diğerlerinden farklıdır.
Cevap E
13) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "zor” sözcüğü, sözcük
türü bakımından ötekilerden farklıdır?
A) Zor işleri hep bana yaptırıyorsun, diye yakınıyordu.
B) İstemeden zor bir çalışmanın içine girmişti.
C) Terlemiş, çok yorulmuştu, zor yürüyordu.
D) Öğretmenliğin zor bir meslek olduğunu anlamıştı.
E) Zor günler geride kaldı; rahat edeceğiz artık, diyordu.
Cevap
Cümleleri incelediğimizde "zor” sözcüğünün A' da
"iş” isminin sıfatı, B' de "çalışma” isminin sıfatı, D' de
"meslek” isminin sıfatı, E' de "gün” isminin sıfatı olduğunu
görüyoruz. Aynı sözcük C' de "yürümek” fiilinin zarfı olarak
kullanılmıştır.
Cevap C
14) "ile” sözcüğü aşağıdakilerin hangisinde bağlaç olarak
kullanılmamıştır?
A) Doğduğu kentle yaşadığı kent arasında, yıllarca gidip
geldi.
B) Bir romanıyla bir öyküsü filme alındı.
C) Elindeki uzun saplı fırçayla tavanı boyadı.
D) Kitaplarıyla defterlerini aynı çantaya yerleştirdi.
E) Şapkasıyla kahverengi paltosu uyum içindeydi.
Cevap
Bağlaç olarak kullanılan "ile” sözcüğü cümlede eş
görevli sözcük ve söz öbeklerini birbirine bağlar. Bu yönüyle cümleye "ve”
sözcüğünün kattığı anlamı katar. Bu yüzden "ile” gördüğümüz yere "ve”
sözcüğünü koyduğumuzda cümlenin anlamında herhangi bir değişme olmuyorsa
oradaki "ile” bağlaçtır. Buna göre seçeneklere baktığımızda C’deki
"ile” nin bağlaç olmadığını görürüz. Buradaki "ile” edattır.
Cevap C
15) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "yalnız” sözcüğü farklı
görevde kullanılmıştır?
A) Böyle bir evde yalnız oturman sakıncalıdır.
B) Böylesine temiz bir havayı yalnız burada bulabilirsin.
C) Bu toplantıda yalnız kalacağını biliyordun.
D) Bu görüşü senin yalnız savunman daha etkili olur.
E) Bu sorunu yalnız çözmek istemen yerinde bir karardır.
Cevap
Cümlelerde geçen "yalnız" sözcüklerinin
görevlerini incelediğimizde, B'de "sadece" anlamına geldiği için edat
olduğunu, diğerlerinin fiillere sorulan "nasıl” sorusuna cevap verdiği
için zarf olduğunu söyleyebiliriz.
Cevap B
16) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "gibi" kelimesi, "Sanki
bütün bunları yapan o değilmiş gibi gayet sakindi.” cümlesindeki ile aynı
anlamda kullanılmıştır?
A) O da ablası gibi güleryüzlü ve candan davranmaya özenirdi.
B) Arkadaşı soruları bildikçe kendisi biliyor gibi seviniyordu.
C) Çantasını aldığı gibi büyük bir telaşla sokağa firladı.
D) Yetişkin bir insan gibi davranmasını bir türlü öğrenemedi.
E) Her yazar gibi onun da olaylara, kendine özgü bir bakış açısı
vardı.
Cevap
Örnek cümlede "gibi" sözü "değilmişcesine”
anlamını veriyor. Yani "kendisini olduğundan farklı görme, başkasının
yerine koyma" anlamını veriyor. "Gibi" sözü A'da
"benzerlik”, C'de "alır almaz", D'de "yakışır biçimde",
Ede "her yazarda olduğu şekilde" anlamlarını veriyor. B'de ise
"biliyorcasına" anlamındadır; yani kendisini arkadaşlarının yerine
koyma anlamını veriyor.
Cevap B
17) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, ile (-le, -la) bağlaç
olarak kullanılmıştır?
A) Kapıyı kendi anahtarımla açtım.
B) Bursa'ya otobüsle gitmişler.
C) Konuşmalarıyla herkesi üzdü.
D) Mektubu bu kalemle yazmasan iyi olur.
E) Ona gazeteyle dergi götürdüm.
Cevap
"ile” sözü hem bağlaç hem edat olarak kullanılan bir sözcüktür.
Cümlede "ile” sözünün (ya da -le, -la'nın) olduğu yere "ve” bağlacını
getirdiğimiz de cümlenin anlamında bir bozulma olmuyorsa oradaki ile bağlaçtır.
Seçenekleri denediğimizde "gazete ve dergi götürdüm”, şeklinde
söylenebilen "ile” sözü bağlaç görevindedir. Diğer cümlelerde edat olarak
kullanılmıştır.
Bağlacın anlamıyla ilgili bir soru. "De” bağlacı A, C,
D seçeneklerinde "ancak” anlamına gelerek birbiriyle olumsuz anlam veren
durumları birbirine bağlamış. B'de "bile” anlamına gelmiş ve kesinlikle
yapılmayacak bir durumu anlatmış. E'de ise "ben de” diyerek kendisinden
başka görenlerin olduğunu da belirtmiş. Buradaki "eşitlik, gibilik"
ten kasıt "görme” eyleminin yapılması bakımından aynı seviyede olma,
birbirine benzemedir. E açıklamaya uygundur.
Cevap E
19) Kimi niteleme sıfatlarının ilk ünlüsüne kadar olan bölümü,
m, p, r, s ünsüzlerinden yakışanı ile bir önek haline getirilir ve sözcüğün başına
eklenerek sıfat pekiştirilir.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bu kurala uymayan bir
pekiştirme sıfatı vardır?
A) Bayram olmasına karşın caddeler ıpıssızdı.
B) Gülünce bembeyaz dişleriyle daha da sevimli oluyordu.
C) Köyleri, ağaçsız, yeşilliksiz, çırçıplak bir ovanın ortasındaydı.
D) İlk kez, böylesine özü sözü doğru, sımsıcak bir insanla
arkadaş olmuştu.
E) Bu sapasağlam ayakkabıları bu kadar çabuk nasıl eskittiğini
doğrusu anlayamadım.
Cevap
Seçeneklere baktığımızda "ıpıssız”,
"bembeyaz", "çırçıplak", "sımsıcak" sıfatlarının
kurala uygun olduğunu, ancak, sapasağlam sıfatında uyumsuzluk olduğunu görüyoruz.
Kurala göre "sapsağlam” olmalıydı.
Cevap E
20) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde -ce eki, eklendiği kelimenin
anlamında bir küçültme yapmıştır?
A) Yumuşakçalar omurgasız, suda yaşayan, kabuklu hayvanlardın
B) Çocuklar büyükçe bir binanın önünde birdirbir oynuyorlardı.
C) Çocukların kendisini askerce selamlamasından çok
hoşlanırdı.
D) O, bu insanca davranıştan mutlaka etkilenir.
E) Okulda buluşup topluca sinemaya giderler.
Cevap
-ce", eşitlik ekinin sözcüğe kattığı bir anlam da küçültmedir.
Seçenekleri incelediğimizde "yumuşakçalar" sözünde ekin bir terimde
bulunduğu ve artık çekim eki sayılmayacağı açıktır. Cdeki "askerce” sözünde
benzerlik, D'deki "insanca” sözünde insana özgülük, E'deki "topluca”
sözünde birliktelik anlamı veren bu ek "büyükçe" sözünde, büyük
değil, büyüğe yakın anlamına gelerek, sözün anlamında küçültme yapmıştır.