Türkçe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türkçe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Tamlamalar Çözümlü Çıkmış Sorular

1)Aşağıdaki cümlelerin hangisinde sıfat tamlaması yoktur?

A) Yolun iki yanında tek katlı evler sıralanıyordu.

B) Küçük bir dere kendini sessizce denizin kollarına bırakıyordu.

C) Babasının kendisine sıkıca sarılmasından çok hoşlanırdı.

D) Babasıyla balığa gittiği sıcak yaz günlerini hiç unutmuyordu.

E) Küçüklüğünün geçtiği bu kıyı kasabasına yıllardır uğramamıştı.

 


2) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir isim tamlaması kullanılmıştır?

A) Kardeşimin böyle bir şey yapacağını sanmıyordum.

B) Okulunun ne zaman açılacağını bile bilmiyordu.

C) Arkadaşının kitabını bulamayınca çok üzüldü.

D) Evinin düzenli olmasına özen gösterirdi.

E) Sarsıntının önce nerede duyulduğu öğrenilemedi.

 


 3) İsim tamlamalarında zamirler de tamlayan olur.

Aşağıdakilerin hangisinde bu kurala uygun bir örnek vardır?

A) Onun kardeşi bu köyde öğretmenmiş.

B) Çeşmenin başında büyük bir kalabalık toplandı.

C) Yolcunun çantasını bulup getirmişler.

D) Kapının önünde yaşlı bir adam duruyordu.

E) Otobüs durağında bizden başka kimse yoktu.

 


4) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde tamlayanı düşmüş bir isim tamlaması vardır?

A) Önce kendi işini bitir, bana sonra yardım edersin.

B) Onların yeni aldıkları evi gördün mü?

C) Sen her zaman buraları çok sevdiğini söylemez miydin?

D) Bu cüzdanı kardeşi yolda bulmuş.

E) Söylendiğine göre bu yıl Ankara'da su sıkıntısı olmayacakmış.

 
 

5) Burası, yeşilin bin bir tonunu barındıran ağaçlı bir yoldu. Bu cümlede geçen "yeşilin bin bir tonu” ad tamlamasında tamlayanla tamlananın arasında bir sıfat bulunmaktadır.

Aşağıdakilerin hangisinde buna benzer bir ad tamlaması vardır?

A) Yoğun sis yüzünden trafik bir süre aksadı.

B) Adamın kocaman eli radyonun düğmesine uzandı.

C) Dik yokuştan aşağı doğru hızla iniyorduk.

D) Ön koltuktaki ak saçlı adam uyuyordu.

E) Çocuk, buğulu camdaki parmak izlerine bakıyordu.

 


 6) "Bu, resimdekilerden hangisinde belirtilmektedir?” cümlesinde geçen "-den” ekinin görevi, aşağıdakilerden hangisine uymaktadır?

A) Okuldan geliyorum.

B) Gelenlerden biri, kardeşimdir.

C) Kendisi uzaktan akrabamız olur.

D) Hepsinden önce ben geldim.

E) Gerçekten güzel işler yapmış.

 


7)Aşağıdaki dizelerin hangisinde, tamlananı tamlayandan önce söylenmiş bir belirtili ad tamlaması vardır?

A) Beni, sokağımıza dönen eski, tahta köprüden geçirin

B) Müjdeye koşsun komşu çocukları evimize

C) Sıcacık tarhana çorbasının içimiyle başlasın sabah

D) Kâğıtlarla camlarını örteyim pencerelerin

E) Eski, ılık akşamlar yağmurla çalsın kapımızı

 


8) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir tamlanan birden fazla tamlayana bağlanmıştır?

A) Beni yokuşun başında bekleyin.

B) Çocuğun ayakkabıları da önlüğü de yırtıldı.

C) Çiçeklerin de böceklerin de ayrı bir güzelliği van

D) Denizin kokusu, dalgaların sesi bir başkadır burada.

E) Kır şarkılarının esintisi geliyor kulağıma.

 


9) Aşağıdaki cümlelerde altı çizili kelimelerden hangisi, ad tamlamasının sıfatı olarak kullanılmıştır?

A) Eski bir kırmızı çocuk hırkası suda sallanıp duruyordu.

B) Her pencereden bir kahkaha, konuşmalar, gülücükler, mırıltılar geliyordu.

C) Kavun, karpuz kabukları, ölü balıklar kıyıya vurmuş.

D) Suyun üstünde, domates, salatalık, patlıcan çürükleri, boş şişeler vardı.

E) Denize dökülenlere canavarlar saldırıyor paslı dişleriyle.

 


 10) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde zincirleme ad tamlaması vardır?

A) Filmdeki olaylar İsviçre sınırında geçiyor.

B) Kitapları, türlerine göre ayırarak kitaplığa yerleştirdim.

C) Gelecek yıl yaz tatilini Antalya'da geçireceğiz.

D) Sanatçı, ilk sergisini önümüzdeki hafta İstanbul'da açacakmış.

E) Serüven romanlarının okuyucusu her yıl biraz daha artıyor.

 

 

Tamlamalar (Sıfat ve İsim Tamlamaları)

Birden fazla sözün bir araya gelerek oluşturduğu söz öbeklerine denir. Dilimizde sıfat tamlamaları ve isim tamlamaları olmak üzere iki tür tamlama bulunur.

SIFAT TAMLAMASI

Güzel, ıslak bahçeler de tükendi. Sık zeytinlikler de seyrekleşti. Yamaçlarında keçiler otlayan kuru, yalçın, çatlak dağlar, tepeler arasından geçiyorlardı. Bu keçiler beneksiz ve kapkaraydı. Tüyleri yeni otomobil boyası gibi aynamsı bir cila ile, kızgın güneş altında pırıl pırıl yanıyordu.

Yukarıdaki altı çizili söz öbeklerini incelediğimizde sıfatlar ve isimlerin birlikte olduğunu görüyoruz.

"Sık zeytinlikler” sözünde "zeytinlikler” ismi ve onun niteleyen "sık” sıfatı bir tamlama oluşturmuştur.

Bir ya da daha fazla ismin, bir ya da daha fazla sıfat tarafından tamlanmasıyla oluşan söz öbeğine sıfat tamlaması denir.

Buna göre bir ismin olmadığı yerde bir sıfatın varlığından, dolayısıyla bir tamlamadan söz edilemez.

Kimi zaman bir isim birden fazla sıfat tarafından nitelenebilir. Bu durumda da sıfat tamlaması oluşur. "Güzel, ıslak bahçeler” sözünde "bahçeler” ismi "güzel” ve "ıslak” sıfatları tarafından nitelenmiştir ve sıfat tamlaması oluşmuştur.

Bazen birden fazla isim bir sıfat tarafından nitelenir; ya da birden fazla isim birden fazla sıfat tarafından nitelenir. Bu durumda da sıfat tamlaması oluşur. Yukarıdaki parçada geçen "kuru, yalçın, çatlak dağlar ve tepeler” sözünde "dağlar ve tepeler” isimleri "kuru, yalçın, çatlak” sıfatları tarafından nitelenmiş ve sıfat tamlaması oluşmuştur.

Sıfatın bulunduğu her yerde sıfat tamlamasının varlığından söz edilemez. Çünkü sıfat tamlamalarında sıfatın isimden önce gelerek onu nitelemesi ya da belirtmesi gerekir. Yukarıdaki parçada geçen "keçiler beneksiz ve kapkaraydı” sözünde "beneksiz ve kapkara" sözleri "keçiler” isminin sıfatlarıdır. Ancak isimden önce gelmemiş ve yüklem görevinde kullanılmıştır. Bu durumda isimle bir grup oluşturmamış demektir. Böyle kullanılan sıfatlar tamlama kurmaz.

Sıfatın, ismin yerine geçtiği adlaşmış sıfatlar da sıfat tamlaması sayılmaz.

Yaşlılar hep bu parkta otururlardı." cümlesinde "yaşlılar” sözü adlaşmış sıfattır. Ancak isim söylenmediği için bir söz öbeği oluşmamıştır. Dolayısıyla bu sözcüğe sıfat tamlaması denemez.

"Önce upuzun sonra kesik saçın vardı.” cümlesinde ise sıfat tamlamasını oluşturan birden faz- la sıfatın arasına başka türden sözcüklerin girdiğini görüyoruz. Bu cümlede "upuzun” ve "kesik” sözleri "saç” isminin sıfatlarıdır. Bu sıfatların arasında kullanılan "sonra” sözü ise zarf türünde bir sözcüktür. Bu kullanım, sıfat tamlamaları için az görülen bir durumdur.

İsim Tamlaması

O sabah okulun bahçesinde sıradışı bir telaş ve canlılık vardı. Bayram hazırlıklarının telaşı sarmıştı herkesi. Bahçe renk renk elbiselerle canlı bir çiçek tarlasına dönmüştü. Erkekler ayakkabılarını siliyor, kızlar birbirlerinin saçlarını düzeltiyorlardı. Altı yaşında bir kız çocuğu, taş merdivenin basamağına oturmuş, dört yaşında bir öksüz, arkadaşının sökük gömleğini dikmeye çalışıyordu.

Bu parçadaki altı çizili söz öbeklerine baktığımızda sözcüklerin aitlik ilgisiyle birbirine bağlandığını görüyoruz. “Okulun bahçesi” söz öbeğinde bahçenin okula ait olduğu anlamı söz konusudur.

Bir ismin aitlik ilgisi bakımında başka bir isim tarafından tamlanmasıyla meydana gelen söz öbeğine isim tamlaması diyoruz.

İsim tamlamasında sahip olma bildiren birinci isme tamlayan, ait olma bildiren ikinci isme tamlanan denir.

"okulun bahçesi” tamlamasında "okulun” tamlayan, "bahçesi” tamlanandır.

İsim tamlamalarında tamlayan ve tamlanan birbirlerine eklerle bağlanır. Tamlayanın aldığı eke "tamlayan eki” (bazı kaynaklarda ilgi eki ya da birinci tip iyelik eki diye geçer), tamlananın aldığı eke "iyelik eki” (bazı kaynaklarda ikinci tip iyelik eki olarak adlandırılır) denir.



Okul - un (Tamlayan eki )    ↔    bahçe - si (İyelik Eki)

Tamlayan                                       Tamlanan

İsim tamlamaları kuruluşuna göre dört grupta incelenir.

1. Belirtili isim tamlaması

2. Belirtisiz isim tamlaması

3. Takısız isim tamlaması

4. Zincirleme isim tamlaması

1) Belirtili İsim Tamlaması

Tamlayanın da tamlananın da tamlama eklerini aldığı söz öbekleridir.

okulun bahçesi

birbirlerinin saçları

merdivenin basamağı

arkadaşının gömleği

İsim soylu sözcükler dışındaki sözcüklerle isim tamlaması kurulmaz.

Kimi cümlelerde sözcükler isim tamlamasında kullanılan eklerle birbirine bağlanır.

"Ahmet'in gelmediğini kimse bilmiyordu." Cümlesinde "Ahmet'in gelmediği" sözünde kullanılan ekler tamlama ekleridir. Ancak “gelmediği” sözü isim soylu olmadığı (fiilimsi olduğu) için isim tamlaması yapmaz

Belirtili isim tamlamalarında zamirler tamlayan ya da tamlanan olabilir.

"Ahmet'in şiirini çok beğendim." cümlesindeki "Ahmet” yerine onu karşılayan zamir kullanılabilir. Yani cümle ;

"Onun şiirini çok beğendim. " biçiminde söylenir ve zamir, tamlayan görevinde kullanılmış olur.

Kişi zamirleri tamlayan olduğunda farklı ekler alabilir.

Tamlayan                          Tamlanan

Ben - im                             kalem - im

Sen - in                               kalem - in

O - nun                               kalem - i

Biz - im                               kalem - imiz

Siz - in                                 kalem - iniz

Onlar - ın                             kalem - leri

Tamlayan Eki                     İyelik Eki

Görüldüğü gibi kişi zamirleri farklı ekler almıştır. Bu söz öbeklerinin hepsi birer belirtili isim tamlamasıdır.

Kişi zamirleri dışındaki zamirlerle de tamlama kurulabilir.

"Bunların hepsi fakirlere dağıtılacak." cümlesinde "bunların hepsi” tamlamasında tamlayan işaret zamiri, tamlanan belgisiz zamirdir.

Belirtili isim tamlamalarında zamir durumundaki tamlayan düşebilir. Tamlayanın ne olduğunu tamlamanda kulanılan ekten anlayabiliriz. Bu tür bir kullanımın olduğu sözlere tamlayanı düşmüş isim tamlaması denir.

"Babası dün akşam eve geç gelmişti.” cümlesinde "babası” ismine "Kimin babası?” diye sorduğumuzda "onun” cevabı gelir. Öyleyse "onun babası” isim tamlamasında tamlayan düşmüştür ve "babası” sözü tamlayanı düşmüş bir isim tamlaması olarak kullanılmıştır.

Not: Bu tür bir sözün bulunduğu cümlelerde isim tamlamasının varlığından söz edilemez. Bu tür bir tamlama sorulacaksa soru kökünde "tamlayanı düşmüş” ifadesinin kullanılması gerekir.

Belirtili isim tamlamalarında tamlayanla tamlanan arasına başka sözcükler girebilir.

Bu durum, tamlamanın türünde bir değişiklik oluşturmaz.

arkadaşının sökük gömleği” tamlamasında "sökük” sözcüğü tamlananın sıfatı olarak kullanılmıştır. Bu tamlama yine belirtili isim tamlamasıdır. Hafta hem tamlayan hem tamlanan sıfat alsa da durum değişmez.

"Yaşlı çınarın kızıl yaprakları yerlerdeydi." cümlesinde hem tamlayan hem tamlanan bir sıfat tamlamasıdır. Cümledeki isim tamlaması ise "çınarın yaprakları” biçiminde kullanılan belirtili isim tamlamasıdır.

Belirtili isim tamlamasında tamlayan ekinin yerine “-den” eki kullanılabilir.

"Arkadaşlarından birini ziyarete gitmişti." cümlesindeki "arkadaşlarından biri” isim tamlamasıdır ve tamlayanda "-den” eki kullanılmıştır.Bu tamlama "arkadaşlarının biri” biçiminde de söylenebilir.

Belirtili isim tamlamasında tamlayanla tamlanan yer değiştirebilir. Yani cümle içinde tamlanan önce, tamlayan sonra kullanılabilir.

"Kokusu kalmadı artık güllerin." cümlesinde "güllerin kokusu” belirtili isim tamlamasıdır. Cümle içinde tamlanan olan "kokusu” sözü tamlayan olan "güllerin” sözünden önce gelmiştir.

Belirtili isim tamlamalarında bir tamlayan birden fazla tamlanana bağlanabileceği gibi bir tamlaman birden fazla tamlayana da bağlanabilir. Hatta her ikisi de bir den fazla olabilir.

"Caddelerim sokakların yolları, kaldırımları tek tek elden geçirildi.” cümlesinde altı çizili tamlamada hem tamlayan hem tamlanan birden fazladır.

Belirtisiz İsim Tamlaması

"çiçek tarlası” tamlamasında tamlayan durumunda bulunan "çiçek” sözcüğü ek almamış, "tarla” sözcüğü ise iyelik eki almıştır. Bu tür tamlamalara belirtisiz isim tamlaması denir. Bu tür tamlamalar daha çok nesne ya da kavram ismi yapar.

"Pencerenin camı dün akşam rüzgardan kırılmış." cümlesinde geçen "pencerenin camı” tamlaması belirtilidir ve camın pencereye ait olduğu anlamını taşır.

Oysa "pencere camı” tamlaması belitisizdir ve aitlik bildirmez, bir cam türünü karşılar. Bu özelliklerinden dolayı belirtisiz isim tamlamalarında tamlayanla tamlanan arasına başka sözcükler girmez. Yani "pencere büyük camı” gibi bir kullanım olamaz.

"bayram hazırlıkları, kız çocuğu” söz öbekleri de belirtisiz isim tamlamasıdır.

Belirtisiz isim tamlamaları bir ismin sıfatı olarak kullanılabilir.

"Davette giydiği gece mavisi elbise herkesin dikkatini çekmişti. " cümlesinde geçen "gece mavisi elbise” sıfat tamlamasında "elbise” isminin sıfatı durumunda bulunan "gece mavisi” sözü belirtisiz isim tamlamasıdır.

Belirtisiz isim tamlamaları bir sıfat tarafından tamlanabilir.

"canlı bir çiçek tarlası” sözünde "canlı” sıfatı, "çiçek tarlası” tamlamasını nitelemiştir. Bu tür kullanımlarda sıfat ne sadece tamlananı ne de sadece tamlayanı niteleyebilir. Belirtili tamlamalarda ise böyle bir kullanım görülmez.

"Kırık bir pencerenin camı yerde duruyordu.” cümlesinde "kırık” sıfatı pencere ismine, yani sadece tamlayana aittir. Bu durumda kırık olan penceredir.

"Kırık bir pencere camı yerde duruyordu." cümlesinde ise "kırık” sıfatı pencerenin değil "pencere camı” nın sıfatıdır.

Belirtisiz isim tamlamalarında tamlayanla tamlaman arasına başka sözcükler girmez.

"Annemin yaptığı un helvasına bayılırdım." cümlesinde geçen "un helvası” tamlaması, bir helva türünü karşılamaktadır ve tamlayan olan "un” sözcüğüyle tamlanan olan "helvası” sözcüğü arasına bir sözcük girmez.

Ancak bazı özel durumlarda anlam karışıklığını gidermek için bu kuralın bozulduğu da olur.

"Ankara eski valisi de yapılan davete katılmıştı." cümlesinde “Ankara valisi” belirtisiz bir isim tamlamasıdır. Ancak bu tamlamayı oluşturan sözcükler arasına "eski” sıfatı girmiştir. Bunun nedeni "eski” sözünün Ankara'ya değil valiye ait olduğunu bildirmektir.

Takısız İsim Tamlaması

"taş merdiven" sözünde hem "taş” hem de "merdiven” sözcükleri isimdir. "Taş” sözcüğü merdivenin neden yapıldığını bildirmektedir.

Bu tür tamlamalara takısız isim tamlaması denir. Tamlayanın ve tamlananın tamlama eklerini almadığı bu tür tamlamaları, kimi kaynaklar sıfat tamlaması saymıştır.

Öyle de sayılsa diğer sıfat tamlamalarından iki yönüyle ayrılır.

a) Bir şeyin neyden yapıldığını gösterir.

"Eskiden suyu bile altın taslardan içerlermiş." cümlesinde "altın taslar” tamlaması tasın neyden yapıldığını bildirmektedir.

b) Bir varlığın başka bir varlığa benzediğini bildirir.

"Menekşe gözleriyle sınıftaki herkesin dikkatini çekerdi. " cümlesinde "menekşe gözler” tamlaması gözlerin menekşeye benzediğini bildirmektedir. Böyle tamlamalarda tamlayan ve tamlananın isim olmalarına dikkat edilmelidir.

"Büyüleyici gözleriyle dikkati çekerdi." cümlesinde "büyüleyici” sözü bir varlığı değil bir niteliği karşıladığı için sıfat görevindedir ve sıfat tamlaması kurmuştur. Oysa yukarıda "menekşe” sözü aynı zamanda bir çiçek ismi olduğundan isim tamlaması kurmuştur.

Zincirleme İsim Tamlaması

"bayram hazırlıklarının telaşı” sözünde iki tamlamanın iç içe olduğu görülür. "Bayram hazırlıkları” belirtisiz bir isim tamlamasıdır. Bu tamlama ”-nın” tamlayan ekini alarak "telaş” ismine bağlanmış ve böylece bir belirtili isim tamlaması oluşturmuştur. İşte tamlayanı ya da tamlananı başka bir isim tamlaması olan bu tür tamlamalara zincirleme isim tamlaması denir.

"Okul çocuklarının neşesi bizi de neşelendiriyordu."

"Sanatçının resim sergisi bir hayli ilgi gördü.”

cümlelerindeki altı çizili sözler de zincirleme isim tamlamalarıdır.


SÖZCÜKLERDE PEKİŞTİRME VE KÜÇÜLTME

 SÖZCÜKLERDE PEKİŞTİRME

Cümle içinde kimi sözcüklerin anlamca pekiştirilmesi gerekebilir. Türkçede sözcüklerin pekiştirilmesi değişik yollarla yapılır. Bunların en başta geleni sesleriyle yapılan pekiştirmedir. Bu tür pekiştirmede pekiştirilecek sözcüğün ilk hecesi alınır ve seslerinden uygun olanıyla bitirilerek sözcüğün başına getirilir.

kırmızı — kıpkırmızı        (p ile yapılmıştır)

mavi — masmavi             (s ile yapılmıştır)

temiz — tertemiz             (r ile yapılmıştır)

yeşil — yemyeşil              (m ile yapılmıştır)

sözcüklerinde bu tür bir pekiştirme yapılmıştır.

Kimi zaman sözcükler ikilenerek de anlam pekiştirilebilir.

“Yerlerde sarı yapraklar vardı."

“Yerlerde sarı sarı yapraklar vardı."

Birinci cümlede geçen "sarı” sözcüğü, ikinci cümlede pekiştirilerek kullanılmıştır.

Kimi sözcüklerin pekiştirilmesinde ise belli bir kural görülmez. O sözcüğe özgü bir pekiştirme sağlanır.

"Yüz yıllık binalar hala sapasağlam duruyor."

"Odaya girdiğimde eşyalar karmakarışıktı. "

cümlelerindeki altı çizili sözcükler kuralsız olarak pekiştirilmiştir.

Pekiştirilmiş sözcükler cümlede değişik görevlerde kullanılır. Bu tür sözcükler sıfat görevindeyse pekiştirilmiş sıfat adını alır, zarfsa pekiştirilmiş bir zarftır.

"Tertemiz bir gömlek vardı üzerinde.” cümlesindeki altı çizili sözcük pekiştirilmiş sıfattır.

"Eve girdiğimde her taraf tertemiz görünüyordu." cümlesinde geçen "tertemiz” sözcüğü ise pekiştirilmiş bir zarftır.

SÖZCÜKLERDE KÜÇÜLTME

Kimi sözcüklere getirilen ekler sözcüklerin anlamında bir küçültme oluşturabilir. Bu anlamı sağlayan en önemli ek "-cik” ekidir. Bu ek isimlere, sıfatlara hatta zarflara gelerek onların anlamında küçültme sağlayabilir.

"Kıyıdan biraz uzakta birkaç adacık vardı." cümlesinde geçen "adacık” ismi "küçük ada” anlamındadır.

"Küçücük bir odaya aldılar bizi." cümlesinde "küçücük” sıfatı küçültülmüş bir sıfattır.

"Evleri uzaktan küçücük görünüyordu." cümlesinde "küçücük” zarfı küçültme anlamı taşıyan bir zarftır.

"Eline irice bir taş alıp köpeğe attı." cümlesindeki altı çizili sözcükte "-ce” eki eklendiği sözcüğün anlamında küçültme yapmıştır.

Bağlaçlar ve Ünlemler

 — Evladım, yoksa sizin burada hiç tanıdığınız yok mu?

— Bir tek kişi bile tanımıyorum.

Yaşlı kadın bana şaşırarak baktı.

— Sizi bu akşam misafirliğe çağırsak gelir misiniz? O zamanlarda yirmi yaşındakilerin şimdikiler gibi ne öğrenim ne spor hiçbir uğraşıları yoktu. Kaleme devam ederler, bıyıklarını büyütmeyi ve evlenmeyi düşünürlerdi. Yaşlı kadının daveti hem yabancı bir memlekette aradığım macerayı hem de peşinden koştuğum veya koşmaya çalıştığım zevki önüme sermişti. Ama ihtiyatlı bir gençtim. Ne de olsa yabancı memleketteydim.

Bu parçadaki altı çizili sözcüklerin kendi başlarına anlamları yoktur. Bu tür sözcükler cümlede sadece anlam ilgisi kurar ve sözcüklerin görevleriyle ilgili bir değişiklik yapmaz. Aynı görevde kullanılan birden çok sözcüğü birbirine bağlar. Bu tür sözcüklere bağlaç denir.

Örneğin "ne ... ne ...

bağlaçları aynı görevde kullanılan "öğrenim" ve "spor” sözcüklerini bağlamıştır. "ve” bağlacı "bıyık büyütmeyi” ve "evlenmeyi” sözlerini bağlamıştır.

Bağlaçlar, bağlama biçimlerine göre değişik özellikler gösterir. Kimi bağlaçlar bağladıkları öğelerin arasında kullanılır.

Yaşlıların sevgi ve saygıya ihtiyaçları vardır." cümlesinde "sevgi", "saygı” isimlerini bağlayan "ve” sözü bağlaçtır. Bağladığı isimlerin arasında kullanılmıştır. Bu biçimde kullanılan diğer bağlaçlar "ile, veya, ya da, yahut" ve benzerleridir.

Kimi bağlaçlar ise bağladığı söz sayısınca artarak kullanılır.

"Sana ne kitap ne çiçek göndermişler." cümlesinde "kitap", "çiçek” sözlerini bağlayan "ne... ne...” bağlaçları bağlanan sözcük sayısı kadar artabilir.

"Sana ne kitap ne çiçek ne tablo ne başka bir şey getirmişler." cümlesinde bağlanan dört unsur olduğundan dört tane "ne” kullanılmıştır.

Buna benzer başka bağlaçlar da vardır.

"Ya akşam ya yarın gelin."

"Hem çalışıyor hem okuyordu."

"Seni de onu da görmek istemiyorum."

"İster kitap ister çiçek getirsinler, fark etmez."

"Bu olayı bir ben bir annem bir de kardeşim biliyorduk."

cümlelerindeki kırmızı renkli sözcükler bağlaçtır.

Kimi bağlaçlar cümleleri bağlama göreviyle kullanılır.

"Yoksa seninle bir daha görüşmem." cümlesinde geçen "yoksa” sözcüğü bu yargıdan önce kişinin bir koşul ileri sürdüğü anlamını vermektedir. Yani bu cümleden önce başka bir cümle olmalıdır.

"Bu davetimi kabul etmelisin, yoksa seninle bir daha görüşmem." cümlesinde bu bağlılık görülmektedir. Bu biçimde kullanılan başka bağlaçlar da vardır.

"Taksiyle geliyordum, fakat trafik tıkalı olduğundan geç kaldım." cümlesinde geçen "fakat” sözcüğü de bağlaçtır. Bu bağlaçla aynı anlama gelen "ancak, yalnız, ama” sözleri de bağlaç olur.

"Madem bana inanmayacaktın, neden ne zamandır dinliyorsun beni?"

"Bugün okula gitmeyeceğim, çünkü hastayım."

"Verdiğin sözde durmadın, halbuki ben sana inanmıştım."

"Babam evde yoktu, annem ise uyuyordu."

cümlelerindeki altı çizili sözcükler de bağlaçtır.

Bağlaçlar arasında yazımıyla dikkati çeken "de” ve "ki” bağlaçları vardır. Kendinden önceki sözcükten ayrı yazılan ve kendinden sonra hiçbir ek almayan bu bağlaçlar cümleye değişik anlamlar katar. Bu bağlaçların yazımıyla ilgili özellikleri ileride yazım konusunda ele alacağız.

ÜNLEMLER

Kendi başına bir anlamı olmayan sözcüklerden biri de ünlemdir. Bu sözcükler cümle içinde öfke, sevgi, özlem, korku gibi aşırı duygulanmaları ifade eder.

Of, of” sözü bıkkınlığı,

"Oh be!” sözü rahatlamayı,

"Ah, ah!” sözü özlemi,

"Vah vah!” sözü acımayı bildiren ünlemlerden birkaçıdır.

Ancak ünlem türündeki sözcükleri anlamlı sözcüklerle karıştırmamak gerekir.

"Çok korkuyorum!" sözünde de korku vardır. Ancak bu korku ünlem türündeki sözcüklerle sağlanmamıştır.

Ünlem türündeki kimi sözcükler anlam değişmesine uğrayarak başka tür sözcük de olabilir.

"Çocuklarının ahı tuttu adamı." cümlesinde "ah” sözcüğü beddua anlamına gelerek isimleşmiştir.

EDATLAR (İLGEÇLER)

 Vapur rıhtımdan kalkıp da Marmara'ya doğru uzaklaşmaya başlayınca, yolcuyu geçirmek için gelenler, üzerlerinden ağır bir yük kalkmış gibi ferahladılar:

— Çocukçağız, orada rahat eder.

dediler. Hayırlı bir iş yaptıklarına herkesi inandırmış olanların uydurma neşesi ile fakat gönülleri isli, evlerine döndüler.....

Bu parçada geçen altı çizili sözcükleri incelediğimizde bunların kendi başına bir anlam taşımadığını görüyoruz. Bu tür sözcükler başka sözcüklerle bir araya gelerek anlam kazanır. Bu tür sözcüklere edat denir. Parçadaki "doğru" edatı "uzaklaşma" eyleminin yöneldiği yeri bildirmiş; "için" sözü, "gelmek" eyleminin hangi amaçla yapıldığını bildiriyor; "gibi" edatı "ferahlamak” eyleminin nasıl olduğunu bildiriyor. Bu anlam ilgilerini edatlar tek başına değil kendinden önceki sözcüklerle birlikte bildirebiliyor.

Kimi sözcükler cümlede hem edat hem bağlaç olarak kullanılabilir. Önce bu tür edatlardan başlayarak önemli edatları işleyelim.

ile (-le, -la)

Sözcükler arasında birçok anlam ilgisi kurar. Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz.

"Sesiniz duyulmuyor, mikrofonla konuşun." cümlesinde konuşma eyleminin hangi araçla yapılacağını bildiren bir anlam taşıyor.

"Sanatçı bu akşam sevenleriyle bir araya geliyor." cümlesinde kimlerle birlikte olunacağıyla ilgili bir anlam taşıyor.

"Konuşurken karşısındakini kırmamak için sözcükleri özenle seçerdi. " cümlesinde "seçmek” eyleminin nasıl yapıldığını bildiriyor.

"Kapının çalmasıyla herkes ayağa kalktı.” cümlesinde "o anda, hemen” anlamında kullanılmıştır.

"İle" sözcüğü cümlede bağlaç olarak da kullanılabilir. Cümlede "ile” yerine "ve” koyduğumuzda cümlenin anlamında bir değişme, bozulma oluyorsa orada kullanılan "ile” edattır; olmuyorsa bağlaç görevinde kullanılmış demektir.

"Bu sanatçımız hikayeleriyle ün kazanmıştır." cümlesinde "ile” yerine "ve” koyarsak cümle,

"Bu sanatçımız hikayeleri ve ün kazanmıştır.” biçiminde olur ve anlamı bozulur. Öyleyse "ile” edattır.

"O, yazın yaşamı boyunca hikaye ile roman yazmış, başka türe yönelmemiştir." cümlesinde "ile” yerine "ve” koyarsak cümle,

"O, yazın yaşamı boyunca hikaye ve roman yazmış, başka türe yönelmemiştir." biçiminde olur ve anlamca bir değişmeye uğramaz. Öyleyse "ile” bağlaçtır.

Yalnız, Ancak, Bir, Tek

Bu sözcükler de hem edat hem bağlaç olarak kullanılabilir, hatta zarf, sıfat da olur. Cümlede "sadece” anlamını taşıdıkları her yerde edat görevinde kullanılmış demektir. Bu anlama gelip gelmediklerini, yerlerine "sadece” sözcüğünü koyarak anlayabiliriz.

"Benim değer verdiğim kişi yalnız sensin."

"Bir sen değilsin durumundan şikayetçi olan."

"Bu asansör ancak dört kişi taşıyabiliyor."

"Sınıfta tek bendim bu bölümü kazanan."

Cümlelerindeki altı çizili sözcüklerin yerine "sadece” sözcüğünü koyabildiğimiz için bu sözcükler edattır.

Gibi

Eklendiği söz gruplarını sıfat ya da zarf görevinde kullandıran bu edat, değişik anlam ilgileri kurar.

"Üzerlerinden ağır bir yük kalkmış gibi ferahladılar." sözünde "ferahlamak” eyleminin nasıl olduğu, başka bir duruma benzetilerek anlatılmıştır. Bu edat daha farklı anlamlara da gelir.

"Çocuk gibi davranıyorsun bazen. " cümlesinde benzerlik ilgisi kurmuş.

"Kitabı kaptığı gibi pencereden atmış." cümlesinde "o anda, hemen" anlamına gelmiş.

"İşimiz akşama bitecek gibi." cümlesinde ihtimal anlamı taşıyor.

"Kardeşim sınıfını geçince, sanki kendim geçmiş gibi sevindim." cümlesinde "kendisini başkasının yerine koyma” anlamında kullanılmıştır.

İçin

Birlikte kullanıldığı sözlere değişik anlamlar katar.

"çocuğu yolcu etmek için gelenler” söz öbeğinde eylemin hangi amaçla yapıldığını bildirmiştir.

"Bugün yaş günüm olduğu için bana hediye almış." cümlesinde bir eylemin niçin yapıldığını bildiriyor.

"Siz benim için endişelenmeyin." cümlesinde "hakkımda, ilgili” anlamına gelmiş.

"Küçük bir çıkar için bu kadar kişiye zarar verilir mi?" cümlesine "uğruna" anlamı katmış.

Kadar

Birlikte kullanıldığı söz grubuna değişik anlam ilgileri katar.

"İşin bitene kadar bekleyeceğim." cümlesinde bir zaman dilimini karşılıyor. Yerine kullanılabilen "dek” sözü de edattır.

"Kardeşim beş yaşında kadardı, o zaman." cümlesine "aşağı yukarı" anlamı katmış.

"Boyu benim kadar vardı." cümlesinde karşılaştırma yapmıştır.

Doğru

Kendinden önceki sözcüğe daime "-e” hal ekiyle bağlanan bu edat yönelme bildirir.

"Marmara'ya doğru uzaklaşmaya başlayınca” sözünde "uzaklaşma" eyleminin yöneldiği yer belirtilmiştir.

"Sabaha doğru kasabaya indiler." cümlesinde eklendiği sözcüğe zaman anlamı katmıştır. Ancak burada da bir yönelme olduğu bellidir.

En çok kullanılan bu edatlar dışında da edatlar vardır. Bunları aşağıdaki cümlelerde gösterelim.

"Size bugün değil yarın uğrayabilirim." cümlesinde geçen "değil" sözü hangi cümlede kullanılırsa kullanılsın edattır.

"Babasından başka kimsenin sözünü dinlemezdi." cümlesinde geçen "başka" sözü edattır. Daima       "-den başka" biçiminde olur. "-den" ekini almadan kullanılan "başka" sözcüklerinin görevleri farklıdır.

"Yarın tekrar buluşmak üzere ayrıldık. " cümlesinde geçen "üzere" sözcüğü edattır. Koşul ya da zaman bildirir.

"Zamana karşı yarışıyorsunuz, biraz acele edin." cümlesinde kullanılan "karşı" sözü de edattır ve daime "-e karşı" biçiminde kullanılır.

"Benden dolayı kavga etmenize gerek yok." cümlesinde "dolayı" sözü,

"Bu kitaba dair önemli bir bilgi edinemedim.” cümlesinde "dair” sözü,

"Senin yüzünden işe geç kalacağım." cümlesindeki "yüzünden” sözü,

"Arkadaştan yana şanslı olduğumu biliyorum." cümlesindeki "yana” sözü,

"Tüm engellere rağmen amacına ulaştı.” cümlesindeki "rağmen” sözü ve onun yerine kullanılabilen "karşın” sözü önemli edatlardan birkaçıdır.

ZARFLAR (BELİRTEÇLER)

 Sabahleyin erkenden uyandım. Güneş henüz doğmamıştı. Ne de olsa tatile çıkacaktık. İçimde bir heyecan vardı. Hemen çocukları uyandırdım. En zor uyanan da evin en küçüğü oldu. Neyse, güç bela arabaya bindik ve yola çıktık. On üç saat sürecek bir yolculuğa başlamış olduk. Çok güzel bir yolculuk yapacağımıza inanıyordum.

Biraz ilerlemiştik ki küçük oğlum sordu:

Daha gelmedik mi?

— Hayır.

Ne zaman geliriz?

Az kaldı?

— Ne kadar az kaldı?

- çok az?

Soru sormayı bırakıp uykusuna kaldığı yerden devam etti.

Bu parçada altı çizili sözcüklere baktığımızda çoğunun fiile sorulan belli sorulara cevap verdiğini ve fiilin belli özelliklerini karşıladığını görüyoruz.

Soru: Ne zaman uyandım?

Cevap: Sabahleyin.

Soru: Arabaya nasıl bindik?

Cevap: Güç bela.

Soru: Yolculuk ne kadar sürecek?

Cevap: On üç saat.

Bu soru — cevaplarda soruların fiillere sorulduğunu ve cevapların fiili değişik yönlerden tamamladığını görüyoruz.

Bunlar göz önüne alındığında zarflar değişik gruplara ayrılarak incelenir.

1. Durum (hal) zarfları

2. Zaman zarfları

3. Yer — yön zarfları

4. Azlık- çokluk (miktar) zarfları

5. Soru zarfları

Kimi kaynaklarda bunlardan başka zarf türleri belirlenmiştir. Ancak genel ayrım bu biçimdedir.

1. Durum (Hal) Zarfları

Fiilin yapılma biçimini bildiren zarflardır. Bu tür zarflar fiile sorulan “nasıl” sorusuna cevap verir. Yukarıdaki parçada geçen "zor” sözcüğü "uyanmak” eyleminin nasıl yapıldığını, "güç bela" sözü ise "binmek” eyleminin nasıl yapıldığını bildirmektedir. 

"Nasıl” sorusunun isme sorulduğunda niteleme sıfatını buldurduğunu unutmamak gerekir. Özellikle isim soylu sözcükler yüklem olduğunda dikkatli olunmalıdır.

"Bu sınıftakilerin hepsi başarılı öğrencilerdir." cümlesinde "Nasıl öğrencilerdir?” sorusuna "başarılı”

cevabı gelir. Ancak bu cümlede temel öğe olarak kullanılan "öğrenciler” sözü isimdir ve ona cevap veren "başarılı” sözcüğü de sıfattır.

2. Zaman Zarfı

Fiilin ne zaman yapıldığını bildiren zarflardır. Bunlar yükleme sorulan "ne zaman” sorusuna cevap verir.

Yüklemin isim soylu sözcük olması durumunda da onun zamanını bildiren sözcük zaman zarfıdır.

"Dün İstanbul'daydım, bugün buradayım." cümlesinde yüklem olarak kullanılan "İstanbul'dayım” ve "buradayım” sözlerinin zamanını bildiren "dün" ve "bugün” sözleri zarf olarak kullanılmıştır.

Kimi cümlelerde zaman zarfı olarak kullanılan sözcükler başka cümlelerde başka görevler üstlenebilir.

Örneğin "dün" sözcüğü

"Dünü bırakalım da geleceğe bakalım." cümlesinde isim,

"Dün akşam size uğramıştım." cümlesinde sıfat olarak kullanılmıştır.

3. Yer - Yön Zarfı

Fiilin bildirdiği hareketin yöneldiği yeri gösteren zarflardır. Bu tür zarflar fiile sorulan "nereye” sorusuna cevap verir. Ancak ek almaz. Ek aldığında türü değişir.

"Yağmur başlayınca herkes içeri girdi." cümlesinde "girdi” fiiline sorulan "nereye” sorusuna

"içeri” cevabı gelir. Ek almadan kullanılan bu sözcük yer - yön zarfıdır. Eğer cümle,

"Yağmur başlayınca herkes içeriye girdi." biçiminde söylenseydi, yani sözcük "-e” hal eki alsaydı türü isim olurdu.

Yer - yön zarflarının sayısı sınırlıdır. Her sözcük bu tür zarf olarak kullanılamaz.

İçeri girdi.

Dışarı çıktı.

İleri gitmeyin.

Geri gelmeyin.

Aşağı inelim.

Yukarı çıkalım.

Bu tür sözcükler başka görevlerde de kullanılır.

 Örneğin "aşağı” sözcüğü,

"Onu en son, aşağı inerken görmüştüm." cümlesinde zarf,

"Aşağıya bakmaktan korkmuştum." cümlesinde isim,

"Sizin aşağı katta oturduğunuzu yeni öğrendim." cümlesinde sıfat olarak kullanılmıştır.

4. Azlık-Çokluk Zarfı

Şimdiye kadar gördüğümüz zarflar sadece fiillerle ilgili olanlardı. Ancak azlık - çokluk zarfları fiillerin yapılış miktarını bildirmeleri yanında sıfatların ya da başka zarfların derecelerini de bildirebilir.

Bu zarflar fiile, sıfata ya da zarfa "ne kadar” sorusunun sorulmasıyla bulunur.

"Bugünkü sınava çok çalıştım." cümlesinde geçen "çok” sözcüğü "çalışmak” fiiline sorulan "ne kadar” sorusuna cevap verdiği için zarftır.

"Çok değerli bir hediye bu." cümlesindeki "çok” sözcüğü "değerli” sıfatına sorulan "ne kadar” sorusuna cevap verdiği için zarftır.

"Çok hızlı konuşuyorsun. " cümlesindeki "çok” sözcüğü "hızlı” zarfına sorulan "ne kadar” sorusuna cevap verdiği için zarftır.

"Bunu almak için çok para lazım." cümlesindeki "çok” sözcüğü ise "para” ismine sorulan "ne kadar” sorusuna cevap verdiği için sıfattır.

Azlık - çokluk zarfları adlaşmış sıfatların da derecelerini bildirebilir.

Burada bilinmesi gereken şudur: İsimler hiçbir zaman zarf almaz. Ancak isim gibi kullanılan adlaşmış sıfatlar zarf alabilir. Çünkü bir sıfat adlaşırken sıfat özelliğini de korur. Bu yüzden aynı anda bir isim gibi sıfat alırken, bir sıfat gibi de zarf alır.

"Sinemanın bütün en iyileri bu filmde bir araya gelmiş. " cümlesinde "iyi” sözcüğü adlaşmış sıfattın Buna sorulan "ne kadar" sorusuna cevap veren "en" sözü zarftır.

"Hangi iyiler” sorusuna cevap veren "bütün” sözcüğü ise sıfat görevindedir. Yani "iyiler” adlaşmış sıfatı hem zarf hem sıfat tarafından belirtilmiştir. Kimi zaman bir ismin birden çok sıfat alması kimi sözcüklerin zarf olarak algılanmasına neden olabilir.

"Pahalı, güzel bir elbise almış kendine." cümlesinde "güzel” sözcüğü elbise isminin sıfatıdır. Ondan önce gelen "pahalı” sözcüğünü sıfattan önce geliyor diye zarf sanmamak gerekir. Çünkü bu sözcük de elbisenin nasıl olduğunu bildiren bir sıfattır. Bir sözcüğün, sıfatın zarfı olabilmesi için sıfata sorulan "ne kadar” sorusuna cevap vermesi gerekir. Yani cümle,

"Ne güzel bir elbise almış kendine." biçiminde olsaydı "ne" sözcüğü "güzel” sıfatının derecesini bildirmiş olacağından zarf olacaktı.

5. Soru Zarfı

Zarfları fiillere, sıfatlara, zarflara sorulan sorularla buluyoruz. Zarfları bulmak amacıyla sorulan bu sorulara soru zarfları denir.

Eylemin nedenini, koşulunu bildiren sorular da soru zarfıdır.

"Niçin bana geleceğinizi haber vermediniz?"

"Ne bağırıp duruyorsun deminden beri?"

"Soruyu nasıl çözdün?"

"Ne kadar kalacaksın burada?"

cümlelerindeki altı çizili sözcükler soru zarflarıdır.

ZAMİRLER (ADILLAR)

           Kapıyı çaldım, arkasında biri bekliyormuş gibi çarçabuk açıldı kapı. Hemen sordum:

-Doktor burada mı?

Kapıdaki, alçak bir sesle cevapladı:

-Burada idi... Biraz önce Tanrı'nın çağrısına uydu. Hepimiz onun ruhuna dua edelim.

Bütün tüylerim ürperdi. Elimle arabayı, arabadakileri gösterdim.

Biraz sonra dua edeceğim biri de orada.

Sonra önüme, ardıma, hiç kimseye bakmadan koşmaya başladım.

Yukarıdaki parçada altı çizili sözcüklerin anlamlarını incelediğimizde bu sözcüklerin başka varlıkların isimleri yerine kullanıldığını görüyoruz.

Biri” sözü kapıyı açan kişiyi karşılıyor.

Burada” sözü bulunulan yerin isminin yerine geçiyor.

Hepimiz” sözü grupta bulunan kişilerin tümünün isimlerini karşılıyor.

 Hiç kimse” sözü yazarın bakmadığı kişilerin yerine geçiyor.

Bu sözcüklerin kendileri, karşıladıkları varlıkların isimleri değildir, ancak isimlerinin yerine geçmiştin İsim olmadıkları halde isimlerin yerine kullanılabilen bu sözcüklere zamir denir.

Zamirler yerine geçtiği isimlerin özelliklerine göre değişik gruplar altında incelenir. Bunlar;

1. Kişi (şahıs) zamirleri

2. Dönüşlülük zamiri

3. İşaret zamirleri

4. Belgisiz zamirler

5. Soru zamirleri

Bunların dışında, bir sözcük olmadıkları halde isimlerin yerine geçen ekler de vardır. Bunları kimi kaynaklar “ek halinde zamirler” olarak adlandırır. Ancak baskın kanı bunların zamir değil ek olduğudur. Bunlar ilgi (aitlik) eki ve iyelik ekidir.

1. Kişi (Şahıs) Zamirleri

Sadece şahıs isimlerinin yerine kullanılabilen zamirlerdir. Parçada geçen “onun” sözü ölen kişinin isminin yerine kullanıldığı için kişi zamiridir.

Bir dilde altı ayrı kişi olduğu için altı tane kişi zamiri vardır.

Ben geldim.        l. tekil kişi zamiri

Sen geldin.          II. tekil kişi zamiri

O geldi.                tekil kişi zamiri

Biz geldik.            çoğul kişi zamiri

Siz geldiniz.         II. çoğul kişi zamiri

Onlar geldiler.   III. çoğul kişi zamiri

Kişi isimlerinin yerine geçen her sözcük kişi zamiri olmaz. Bu zamirlerin sayısı altı tanedir ve artırılamaz.

Kişi zamirlerinin bazıları birbirleri yerine kullanılabilir.

Ancak bu kullanımda özel anlam ilgileri vardır.

Babacığım, siz bana annemi beklememi söylemiştiniz.”

cümlesinde geçen “siz” sözcüğü “sen” zamiri yerine kullanılmıştır. Ancak burada bir saygı anlamının olduğu bellidir.

2. Dönüşlülük Zamiri

Cümledeki eylemin özne üzerine döndüğünü anlatan “kendi” zamirine dönüşlülük zamiri denir. Bu zamir insan isimleri yerine kullanılabildiği gibi başka isimler yerine de geçer. Çoğu zaman iyelik ekleriyle birlikte kullanılır.

Kendim geldim.

Kendin geldin.

Kendisi geldi.

Kendimiz geldik.

Kendiniz geldiniz.

Kendileri geldiler.

Zamire eklenen altı çizili ekler, onun hangi kişiyi gösterdiğini bildiren iyelik ekleridir.

Dönüşlülük zamiri, yerine geçtiği isimle ya da başka türden zamirlerle bir arada kullanıldığında pekiştirme anlamı taşır.

 

Kendisini yakından tanırım.” cümlesinde bir kişiyi karşılayan dönüşlülük zamiri,

Çiçekler kendilerini seven insanları tanır.” cümlesinde çiçeklerin yerine geçerek kullanılmıştır.

Bu yemeği ben kendim hazırladım.” cümlesinde hem “ben” hem “kendim” zamiri aynı kişiyi karşılayacak biçimde kullanılmıştır. Bu durumda dönüşlülük zamiri pekiştirme anlamı taşımıştır.

 3. İşaret Zamirleri

Her tür ismin hafta söz öbeklerinin yerine kullanılabilen bu zamirler isimleri, bulundukları yeri işaret ederek karşılar. Bu zamirler işaret sıfatlarının, işaret ettiği ismin yerine geçmesiyle oluşur.

Bu çiçekleri senin için topladım.”

cümlesindeki “bu” sözcüğü çiçek isminin yerini gösterdiğinden işaret sıfatıdır. Çiçek isminin anlamını da bu sıfata yüklersek cümle,

Bunları senin için topladım.”

biçiminde olun Bu durumda “bunları” sözcüğü “çiçekler” isminin yerine geçmiş ve işaret zamiri olmuştur.

İşaret zamirleri varlığın yakınlığına ve sayısına göre değişik şekillerde kullanılır.

Bu senin mi?

Şu senin mi?

O senin mi?

Bunlar senin mi?

Şunlar senin mi?

Onlar senin mi?

cümlelerindeki altı çizili sözcükler işaret zamirleridir.

Yer bildiren işaret zamirleri de altı biçimde kullanılır.

Burası eskiden bizimdi.

Şurası onların eviydi.

Orası bize çok uzak.

Buraları yemyeşil.

Şuraları daha sakin.

Oraları ormandı eskiden.

cümlelerinde geçen altı çizili sözcükler de işaret zamirleridir.

Bunu bana ver, öteki senin olsun.” cümlesindeki “öteki” sözcüğü de işaret zamiri olarak kullanılmıştır.

Not: İşaret ve kişi zamirlerinde dikkati çeken en önemli özellik ikisinde de “o” ve “onlar” zamirlerinin bulunmasıdır.

Bu iki zamir birbirine karıştırılmamalıdır. Kişi zamiri olan “o” sözcüğü sadece insan ismini karşılar, bunun dışındakiler işaret zamiri olur.

Bu ağacı kesemezsiniz, o benim için çok değerli.” cümlesinde geçen “o” zamiri “ağaç” isminin yerine kullanılmıştır. Dolayısıyla işaret zamiridir.

Babamı çok severim, o benim için çok değerli.” cümlesindeki “o” sözcüğü ise bir insanı karşıladığı için kişi zamiridir.

Not: İşaret zamirleri insanlar için de kullanılabilir. Bu durumda işaret zamirinin türü değişmez; yani kişi zamiri olmaz.

Bu, benim kardeşim, şu da Ahmet'in.” cümlesinde geçen “bu” ve “şu” zamirleri insanın yerine geçen işaret zamirleridir.

4. Belgisiz Zamirler

İsimleri nicelik yönüyle az çok karşılayan zamirlerdir. “biri, hepimiz, hiç kimse” sözleri belgisiz zamirdir. Çünkü “biri” sözcüğünde sayıca bir kişi olduğu bellidir, “hepsi” ve “hiç kimse” sözlerinde ise sözü edilenlerin tümü karşılanmış ama onların kaç kişi oldukları belli değildir.

Belgisiz zamirlerin çoğu belgisiz sıfatların zamirleşmesiyle oluşmuştur.

“Birçok sanatçıyı tanıdım o imza gününde.” cümlesindeki “birçok” sözcüğü “sanatçı” ismini belirten bir sıfattır. “Sanatçı” isminin anlamını sıfata yüklersek cümle,

Birçoğunu tanıdım o imza gününde.” biçiminde söylenir ve “birçoğu” sözcüğü belgisiz zamir olur.

Bazıları beni haksız buluyormuş.”

Birkaçını size vereyim isterseniz.”

Hepsi de bizim arkadaşımız. “

Hiç kimse eve gelmedi.”

Herkes seni arıyor.”

cümlelerinde geçen altı çizili sözcükler belgisiz zamirdir.

5. Soru Zamirleri

İsimlerin yerine soru yoluyla geçen zamirlerdir.

— Bu yemeği kim pişirdi?

— Bu yemeği annem pişirdi.

Ne getirmişler sana?

Kitap getirmişler.

— Bunların kaçı bize ait?

— Bunların altısı bize ait.

Hangisini beğendin?

Sarısını beğendim.

cümlelerindeki soru bildiren sözcükler soru zamirleridir. Bunların yerine geçtiği isimler ise altlarındaki cümlelerde verilmiştir.

Zamir Anlamlı Ekler

İsimlerin yerine geçen sözcüklere eklenen ekler arasında en önemlisi ilgi (aitlik) eki olan “-ki” ekidir.

Televizyonun sesini kısın, radyonunkini açın.” cümlesinde geçen “-ki” eki “ses” ismi yerine kullanılmıştır. İsmin yerine geçtiği için zamir gibi kullanılmış olur. Ancak bu eke zamir demek doğru değildir. Çünkü zamir bir sözcük türüdür, bu ise bir ektir. Buna zamir anlamlı ek demek daha doğru olacaktır.

reklam alanı